12 Kasım 2006

Savarona

Hele o ilk yıllar Ankara'sında deniz onulmaz bir sıla nöbeti gibi sık sık teperdi. Ne kadar da gençmişiz: İkide bir İstanbul'a gelirdik. Yataklı ve yemekli vagon yoktu. Köprüler ve yol bozuk olduğundan seyahat yirmi dört saat sürerdi. Polatlı'da trenden iner, istasyon lokantasında öğle yemeğini yer, Eskişehir'de yine iner, akşam yemeğini yerdik. Kompartımanlar tahtakurulu idi. Alışık olmayanlar uyuyamazdık. Ve sabaha doğru İzmit'te deniz havası alınca hepsini unuturduk. Atatürk neden sonra yazları İstanbul'a gelmeğe karar vermişti. Başlıca zevklerinden biri çatana ile Boğaz gezintileri yapmaktı. Yalıları sıyırarak geçerdik. Atatürk halk ile kalabalık içinde yaşamak meraklısı idi. Halkın eğlendiğini görmekten zevklenirdi. Bazen, mesela Kalamış koyunda, motörü kayıklar arasında durdurur, deniz seyrancıları ile haşır neşir olurdu. Henüz denize girmiyordu. Biraz yüzmeyi sonradan öğrendi. Bir gün sormuştum: - Paşam Selanik'te doğup büyüdünüz. Hiç denize girmez miydiniz? - Aman çocuğum, o zaman soyunup denize girmek ne demekti, nasıl bakarlardı insana... Demişti. Atatürk'ün İstanbul bahtiyarlıklarından biri Florya'yı keşfetmesi olmuştur. Bir kaç gidip gelmeden sonra plajı canlandırmağa karar verdi. Deniz köşkü, alaturka deniz? hamamı gibi bir şeydir. Atatürk denize o kadar ihtiraslı bağlanmıştı ki yıllarca yaz aylarını adeta su içinde geçirirdi. Yüzme ve kürek idmanları yapardı. Burada da halktan ayrılmazdı. İlk projeye göre Atatürk köşkü kumsalın sonundaki bir tepecik üstüne yapılacak, aşağıda da bir banyo yeri hazırlanacaktı. Kalabalıktan uzaklaşmayı istemedi. Yine ilk projeye göre demir yolu geri alınacaktı: - Canım, dedi. Ankara'da dağ başında yaşıyorum. İstanbul'da saraya hapsoluyorum. Bırakın burada gelenleri gidenleri göreyim: Hiç olmazsa tren gürültüsü duyayım. Son zamanlarında Şile'yi görmüş, pek sevmişti Yaşasaydı orasını da canlandıracaktı. Büyükçe tekne olarak emrinde Ertuğrul yatı vardı. Marmara için yapılmış olan bu yatla bir defa Karadeniz'e çıkmıştı. Sert bir havada yat az daha batıyordu. Memleket kıyılarını dolaşmak üzere İstanbul'dan uzaklaşınca denizyollarının bir yolcu gemisini seferden alıkoymak lazım geliyordu. Atatürk sık sık halkı ve memleketi görmedikçe rahat edemezdi. Karayollarımız yoktu. Ya tren, ya gemi ile dolaşmak gerekiyordu. İşte Atatürk'e yeni bir yat alınmak fikri bu ihtiyaçtan doğmuştur. Amerika'Iı bir milyoner kadının yaptırmış olduğu Savarona, galiba Amerika'ya sokulamadığı için, pek ucuz alınmıştır. Bu yatı Hitler de kendisi için istemişti. Fakat ilk görüşmeye giden biz olduğumuz için Atatürk'e bıraktı. Planlarını görmüş ve yatı pek beğenmişti. Ne kadar yazık ki yat geldiği zaman Atatürk ölüm hastası idi. Pek sevdiği bu yatta çok zamanını yatakta geçirdi. Bir hazin sözü vardır: Bir çocuk oyuncağını bekler gibi bu yatı beklemiştim. Mezarım mı olacak bu tekne benim?» Atatürk'ü ölüm yatağına Savarona'daki kamarasından bir koltuğun içinde ancak götürebildiler. Yat Dolmabahçe sarayı önünde boynunu bükerek Atatürk'ü boşuna bekledi. Falih Rıfkı Atay (Çankaya)

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa